Friday, December 15, 2006

Zaman akmaya devam ediyor


Hayat Sıkıcı
Bu aralar sanırım en çok sarf ettiğim söz bu "hayat sıkıcı", tmm kabul sıkıcı ama o zaman daha az sıkıcı yapmakta bizim elimizde olmalı değil mi? :) Ben ne yapıyorum daha az sıkıcı olması için www.yemeksepeti.com'dan kazandığım "Memoirs of a Geisha" film müziğimi yollayıp yollamadıklarını sordum, yollandığını hatta apartman görevlisi tarafından alındığını ilettiler. Bende bina içinde küçük bir yürüyüş ile cd'me kavuştum :) albümü 1 defa dinledim güzel bir ilk izlenim edindim bakalım ileride neler düşüneceğim.
Bunun dışında idefix'ten de 25 ytl indirim kazanmıştım. O hakkımıda kullandım, bir sürü bir sürü (5 adet) garip! değişik! yararlı olabilecek (mi acaba?) kitap siparişi verdim. CEO olma yolları, proje yönetimi, gibi kariyer ve kişilik geliştirme kitapları sipariş ettim. Okudukça yorumlarımı sizlere yani hiç olduğunu zannetmediğim okuyucularıma sunacağım :D


Google'ın Büyülü Öyküsü
Google'ın hikayesini 4-5 ay önce almayın düşünmüş almamış daha sonra aramış ama bulamamıştım en sonunda cnbce bussiness dergisinin hediyesi olarak almayı başardım. Ve okumaya başladım ...
Kitap oldukça ilginç bazı teknik detaylara da girerek oldukça değerli bilgiler veriyor. Bir çok bölümünde gerçekten çok önemli noktalara değiniyor ve bu noktaları açıklıyor. Henüz tamamını okumamış olsamda gerçekten çok değerli bir eser olduğunu anlamaya yetecek kadar okuduğumu düşünüyorum ancak tek bir şikayetim var ....
Evet tek şikayetim var ve bu güne kadar böylesine şikayet etmemiştim benzer durumlarla ilgili ama bu sefer gerçekten durum çok vahim. Mesele çevirisi :( malesef bu kadar değerli bir eser sanki bilerek ve isteyerek, biz anlamayalım, veya sadece Türkçe'ye çevrilmiş gözüksün diye çevrilmiş, ingilizceden çevirisi 3. sınıf çeviri ders kitapları gibi her paragrafta ya bu kadar olmaz, acaba bu kelimeyle neyi kastetmiş, bu cümlemi bişey ifade etmiyor yoksa bende mi sorun var şeklinde sorular gündeme geliyor. (kafada soru işareti bırakan kitaplar listemde 1 numara oldu) Terimleri çeviriken sağa sola köşeye parantez içine, dip nota orjinallerini yazmayı hiç bir şekilde akıl etmemişler.(3. bölüme kadar böcek olarak çevrilen şeyin bu bölümde parantez içinde böcek veya örümcek denmesi oldukça garip) teknik terimler anlaşılmaz kelime öbekleri halinde ama bu bile kitabın ana fikirlerini kavramaya uzak değil.
Umarım kitabı kısa zamanda okuyup bütünü hakkındaki görüşlerimide iletirim. Şimdilik bu kadar esenlikler sizlerle olsun. :)

not: Bilmiyorum önceki yazılarda belirtmiş miydim kayıp kitabım "frenkenstein" (daha önce 3 defa bakmama rağmen) annem tarafından yatağın altında bulundu :) mutlu oldum :D

Saturday, December 9, 2006

Şarkılar, şarkılar, şarkılar ...

Müzik ve Şarkılar
İnsan beyni çok garip işleyen bir cihaz, en zor anda farkında olmadan gerekli kararları aldıran, en rahat zamanda kararsızlığın karanlığına sürüklenen, bir önceki öğünde ne yediğini hatırlamayan ama 10-15 yıl önce başına gelen bir olayı en ince ayrıntısına kadar hatırlayıp tekrar yaşatan bir yapı.
Hmm duruma daha dar yaklaşıcak olursak, her zaman hafızam zayıftı, bilmiyorum balık olmamdan mı kaynaklanıyor (galiba bir sonraki yazı konumu buldum :) yoksa genetik mi yada ben geliştirmeye çalışmadığım için mi düşük kapasitede çalışıyor bilmiyorum. Bu konudaki iddiam şu beyin hiçbir şeyi unutmaz, her şeyi elinden geldiğince kaydeder, çok kullanılanları omurilikle ilişkilendirir, az kullanılanları dosyalar dolaplara zamanı gelince incelemek üzere kaldırır. Ve bazı şeyleri bilinç altı dediğimiz kilitli kasalara kaldırır. Her zaman ordadır arasıra orda olmasından kaynaklanan varlığının gücü bizi etkiler. İşte çocukluğuna dönelimin mantığıda sanırım bu o kasaları bulup açmak içini boşaltmak.
Ama bazen bu kasalardan kurtulmak istemeyiz, içindekiler unutmak istediklerimiz ama asla unutmak istemediklerimizdir, onları arkada bırakmak ve yeniden başlamak isteyebiliriz ama onlarsızken bizi biz yapan yap-boz parçaları eksiktir. İşte bazen küçük bir duyu, koku, görüntü, ses bizi boşa alır, el frenimizi çeker, motor susar. Beynimizin içine bir yolculuğa çıkarız, bir şeyi arıyor gibiyizdir ama ne olduğunu bilmeyiz, bir anahtarımız ve sonsuz kapımız vardır denemeye başlarız. Hayır burda değil, hayır o zaman değil, hayır o değil ve sonunda doğru kapı açılır, bir an hafifleriz, geçmiş bizi kaplar, nirvana vari bir duruma erişiriz. Hep orda kalmak isteriz ama birkaç saniye sonra tekrar dünyadayızdır :)
İşte beni en çok etkileyen şarkılardan biri Sentenced'ın Nepenthe şarkısı, kendilerinden bu şarkıyı canlı olarak dinleme şansınada erişmiş olmaktanda ayrıca mutluluk duyuyorum :) Bilmiyorum sözler mi , müzik mi, sentenced mı hepsimi ama bu şarkıda beni etkileyen birşey var:)


NEPENTHE
(music: Tenkula & SENTENCED, words: Jarwa)

think about all the good in your life
- it's only temporary
think about all the positive sides in life
- they never last forever

so drink to forget
and drown all your sorrow
bury your dreams
choose mind refinery

all the tears and the fears and the lies and the cries and the...
(nepenthe)
all the tears and the fears and the lies and the cries of the past

when the light of the chosen has died
when the Master is slave to his life

all the tears and the fears and the lies and the cries and the...
(forget)
all the love and the hate and the hate and the hate for you - my love

when the light of chosen has died
it is time to do something right, for once, goddamned!

so drink to forget
and drown all your sorrow
bury your dreams
and choose Catharsis!

all the tears and the fears and the lies and the cries and the...
(revenge)
all the hate in the world is the power to bring you down!

when the light of chosen has died
it is time to pay back for their crimes



note of the depths : Sentenced'da aynı şarkının başındaki duruma uğradı, bütün güzel şeyler gibi oda geçti ve gitti. Grup yanılmıyorsam geçtiğimiz sene "The Funeral Album" albümünün ardından Sentenced'ın sona erdiğini açıkladı. Sanırım zirvedeyken bırakmak sözünün tam karşılığı bu. Gerçekten üzücü ama hayat devam ediyor. Bknz. "Emotional Winter" bir kaç post öncesi :)

Thursday, December 7, 2006

Sıkılmanın Dayanılmaz Sıkıntısı

Standart Bir Gün
Sabah uyandım, biraz yarı uyuyan-yarı uyanık evin içinde dolandıktan sonra, bir değişklik yaparak :D bilgisayarın başına oturdum :) ama bugün bir şeyleri değiştirmek istiyordum. Başta müzikleri değiştirmeye karar verdim. 4000 şarkılık listemin dışında bulunan DVD'lerimi kurcalayarak daha önce varlığından bile haberdar olmadığım bazı şarkılardan haberdar oldum. Örneğin meğer elimde Queen'in albümleri varmış ama haberim yokmuş, hemen bir "show must go on" üstüne "I want it all" çektim. Daha sonra DVD'leri kurcalarken Theatre of Tragedy'leri buldum bi anda eski günlere döndüm, lisede Barkınyus elinde "Velvet Darkness They Fear" albümüylo lo süper bişey buldum sende dinlesene deyişi gözümün önüne geldi. Hey gidi günler, hey! :)
Daha sonra biraz Sentenced dinlemeye karar verdim, tabi ki hayatımın şarkısı "Nepenthe" :) "Think about all the good in your life ;) " :).
Hmm sonra msndeki resmimden de sıkıldığımı farkettim, ve şekil-1a ve şekil-1b deki eserleri ortaya koydum, sanırım bir çeşit çıkış arama duygusuyla yaptığım bir çizim oldu, biraz melankolik biraz umutlu ve birazda genişlemek isteyen.


Bir baktım msnde siyah beyaz güzel durmayacak biraz renklendireyim dedim :D biraz boyadım içlerinide (MS paint'e teşekkürler :)
İşte bu şekil gün geçerken, en sonunda okul saati geldi tekrar "Multi Criteria Decision Making" ismin karizmasına bakmayın bir çeşit lineer cebirin süslüsünden başka bir şey değil, dersin sonuna doğru iyice uyku bastı saatte 21:30'a yaklaşmıştı. Dersin sonuna doğru bir sinemaya gitme olayı gündeme geldi ama baktım kesin uyuya kalıcam, dönüşte çileli olacak fikrimi değiştirdim son anda. Pff gelecek haftada sunumum var Macbeth diye bir yöntem varmış, henüz ne olduğunu bilmiyorum ama yakında göreceğiz.
Sunum demişken eve geldikten sonrada bilimsel makale "paper" aramaya başladım, google'a oraya buraya distributed OS, voting, replication yazarak uzun uğraşlar sonucu uygun birkaç şey bulmayı başardım :) saat 02:00 civarı hocama bulduklarımdan birkaçını yolladım bakalım şansımıza hangisini sunacağım.

Daha Daha
Saat 3:30 oldu ama hala burdayım, bir şeyler yazmak istiyorum ama yazmaya değer birşeyler düşünemiyorum lan "onur van bonn" gaza getirdin beni.
Bakalım bir iki güzel şey düşüneyim :
  • "Yaptıklarımızdan kaynaklanan pişmanlık geçicidir ama yapmakdıklarımızdan duyduğumuz pişmanlık hiçbir zaman geçmez."
En sevdiğim laflardan biri bu sanırım, özellikle kendime baktığımda ne kadar doğru olduğunu görüyor gibiyim, seçimlerimizi ertelemek bazen geçici çözümler oluşturuyor gibi ama nihai sonucu olumsuz bir yöne çekiyor :) evt son kararım bu :) Bazen oto-kontrolü bir kenera bırakmak, gaza gelmek veya gözü karartmak gerekiyor. Bir şeyleri almak için elimizi uzatmamız gerek yoksa hiçbirşey elimize gelmiyor (denedim gördüm :P). Evet play listte "Dream Theater" dan "One Last Time" çalmaya başladı :) gerçekten güzel bir şarkı herkese tavsiye ederim.
Son Daha
Ve sona geldik, gelecek günler ve haftalar biraz sıkışık geçicek gibi bir kaç sunum, sınav, ödev sanırım biraz yorulucam ama yapılmayacak birşey yok ortada. Ama şunu ekleyebilirim şu okulun hiç bir faydası olmadı desek bile zorla yaptırdığı sunumları gayet yararlı görüyorum birde gelecek dönem güzel bir iki ders açarlarsa ooo iyi olacak :)
"Maybe you are not the one you want to be but you can always try to be better. "

Wednesday, December 6, 2006

Ne yazsam ne yazsam


Okul, Ödev, Network, Distributed Operating Systems
Okula gitmenin kötü yanı tekrar karşımda, ama bu sefer daha sert. Ödevler, raporlar, sunumlar ve sınavlar bu sefer çok kalabalık gelecek gibi acaba bu maceranın sonunda kendimi nerede nasıl bulacağım :) Çalışıcaz, ödevlerimizi bir bir yapıcaz, bir sürü yazı okuyacağız, ve sonunda ne olacak. Bir kaç hafta tatilden sonra gelecek dönem bana sınav yapacak, ödev verecek dersleri seçicem. Hayat acayip :) veya ben acayibim :)




Galatasaray:3 - Liverpool:2
Şampiyonlar liginde bütün şansları teptikten sonra bordoya bile yenildikten sonra, eksikleriyle gelen liverpool'u oldukça güzel bi futbolla yenmeyi başardık. Genede lüzumsuz golleri yemeye devam ediyoruz. Keşke şu maçı kaybetseydikte bordoyu zamanında anlından öpseydik ama ölmüşle olmuş değişmez, artık gelecek sezon eski günleri bekliyoruz avrupa tarihini yazmaya kaldığımız yerden devam ederiz. Bu sezonun şampiyonlar liginden bir not daha Levski Soyfa'da fenerbahçenin yakın geçmişte başardığı 0(sıfır) puan almayı başarmış tebrik ediyorum onlarıda ayrıca :)

THE 4400
Yeni bir gün, yeni bir yazı, yine bir yazı :) neler yaptım bu arada 4400'ün bir bölümünü daha izledim. Çok güzel bir dizi değil ama vakit geçirmek için ne yapalım izleyeceğiz. İşte 1940'lı yıllardan beri kaybolan insanlar bir anda tekrar ortaya çıkarlar, hepsinin özel yetenekleri falan var, değişen dünyaya uyum sorunu yaşıyorlar. Amerikalı amcalarda her zamanki gibi bu güçleri kopyalamaya uğraşıyor, büyük felaket falan gelicekmiş kısmetse yakında görürüz :)
(not: cnbc-e'm hala çok kötü çekiyo :(( .)


Sunday, December 3, 2006

Ve bir pazar günü daha-->Battlestar Galactica--Köstebek


Köstebek
Enteresan bir film, biraz uzun ama güzel, güzel...

"Frank Costello: I don't want to be a product of my environment. I want my environment to be a product of me. Years ago we had the church. That was only a way of saying - we had each other. The Knights of Columbus were real head-breakers; true guineas. They took over their piece of the city. Twenty years after an Irishman couldn't get a fucking job, we had the presidency. May rest in peace. That's what the niggers don't realize. If I got one thing against the black chappies, it's this - no one gives it to you. You have to take it."

Battlestar Galactica
Bir pazar günüde sonunda geldi, cylonlar gelsin diye bekledik, sonra cylonlar geldi anten gitti. Baktım insanlık tehlikede kendimi anten yapmak suretiyle, şekilden şekile girerek dizinin bir bölümünü daha izlemeyi başardım. Bilmiyorum Apollo'nun yaptığımı benim yaptığım mı daha zordu ama sabır ve inatla anteni düzelttim ve son bölümü net bir şekilde izledim. Vatana millete hayırlı olsun... Bütün Cylonlara selam, galactica ya başarılar :)

Friday, December 1, 2006

Daha çok blog, daha çok blog, ...


JAVA Çalışmaları
Java hatırlama çalışmalarım devam ediyor, basit bir sistemin patternlerle nasıl karma karışık olabileceği üzerine yoğunlaşmış durumdayım :) Yaw tamam çalışıyo ama kullanmadığım sınıflar çıktı onu ne yapıcam, "hep fazla parça koyuyorlar bunların içine" mantığıyla yoluma devam ediyorum . Gelecek yüzyıl içinde umarım bitecek :)Borland JBuilder 2007
Nerden esti bilmiyorum, sanırım bir eclipse muabbeti sonucu Borland'ın sitesini dolaşayim dedim. Dolaşmaz olaydım :) Nedense hep sevdiğim Jbuilder'ın yeni sürümlerinin eclipse tabanlı oldunu öğrendim, hmm acaba eclipsi neden bir türlü sevemiyorum?


L'OREAL
Yarışıyoruz, öğreniyoruz :P Geçensene katılmak isteyipte katılamadığım, bu senede kayıtları gene kaçırdığım yarışmaya, bir arkadaşın naylon takımına monte olmak suretiyle iştirak etmiş bulunuyorum.
İlk incelemelerime hızla devam ediyorum, ya bu ne biçim şirket kim bu hale getirmiş "tez vurun kellelerini", tek yol e-bussiness yaklaşımlarımla fark yaratmak niyetindeyim, :) tabi yerlerse.

SERIAL EXPERIMENTS LAIN
Tekrar bir anime serisi daha ama bu sefer iyice sıyırmış anladığım kadarıyla, ilk iki bölüm sonunda matrix sonrası sendromlara benzer bir duruma geldim.
Daha konuya tam anlamıyla hakim olamadım üç beş bölüm daha izleyip yazılara devam edeceğim.

Bu arada bu blog'un foto koyma mantığını sevmedim, stack mantığıyla işliyor, ya tersten koymak lazım resimleri yada Html kısmından editlemek gerekiyor, gereksiz işler bunlar :)

Ve son olarak animeler sayesinde japoncam baya ilerledi, :) keep on blogg'g, sayonara...